Bir portre: Hz. Habbab (Böyle bir sırt görmedim)
Bir portre: Hz. Habbab (Böyle bir sırt görmedim)
Mekke'deki ilk Müslümanlardandı. Demirci ustasıydı. Müslümanlığını ilan edince büyük işkencelere uğradı. Hz. Habbab, Hz. Bilal, Hz. Süheyb ve Hz. Sümeyye. Bu dönemin büyük mazlumlarıydı.
Hz. Ömer'in eniştesini ve bacısını Müslümanlığa kazandırdı. Hz. Habbab, Mekkeli işkenceciler tarafından kızgın güneşin altına yatırılır, demir zırh giydirilip vücudu preslenirdi. An gelir, adını unuturdu. Sayıklardı. Adını sorarlar, söylemezdi.
Hz. Ömer zamanında bir ara sırtı sıyrılır. Hz.
Ömer sırtını görünce dehşete düşer. Habbab nedir bu halin der? Hz. Habbab, sırtı görülünce üzüntü duyar. Der ki; Ey Halife, keşke bu halimi görmeseydin!
Hz. Ömer şöyle diyecekti: Ben hayatım boyunca böyle bir sırt görmedim. Sırtı boydan boya koca deliklerle doluydu. Bu deliklere parmağını soktuğunda parmağınız kaybolurdu.
Habbab! Nedir bu delikler?
Hz. Ömer'in ısrarı üzerine Hz. Habbab şöyle anlattı: 'Ey Müminlerin halifesi! Ben bir köleydim. Demircilik yapardım. Efendim Ümmü Enmar isimli putperest ve zalim bir kadındı. Müslüman olduğumu duyunca beni kızgın kumlara yatırır ve günlerce işkence ederdi. Ben imanıma devam edince de; demir sopaları kızgın ateşte kızdırır ve sırtıma batırırdı. Ta göğsümde acısını hissederdim. Kızgın demirler sırtımda sönerdi. Bu işkenceler günlerce işte böyle sürerdi ey Halife! Bu gördüğün delikler, o günlerden kalmadır. Keşke bu halimi görmeseydin. Keşke şahit olmasaydın. Ben mahşere böyle çıkacağım. Ve sırtımı gösterip; Ya Rabbi sen ve peygamberin için bu delikler açıldı diyeceğim. Keşke hiç görmeseydin.
Hz. Habbab'ın başında da yaralar vardı. Ümmü Enmar, Habbab'ın başını da kızgın demirle dağlardı.
İlahi adalet, başımı yak
Hz. Habbab'ın sırtında ve başında demir söndüren sahibesi Ümmü Enmar, ilahi adaletin bir tecellisi olarak baş ağrısına yakalandı. Ümmü Enmar baş ağrısıyla bağırırdı. Başını duvarlara vurur sakinleşemezdi. En sonunda kölesi olan Hz. Habbab'a; başımı demirle dağla derdi. Hz. Habbab, zalim sahibesinin başını onun isteği üzerine kızgın demirle dağlardı.
Habbab'a yardım et Rabbim
Hz. Peygamber işkence altında inleyen Hz. Habbab'ı görünce 'Allah'ım Ona yardım et' diye dua ederdi.
Bir gün işkencelere dayanamayan Hz. Habbab Efendimizi Kâbe'nin yanında ziyaret etti. Şöyle dedi: Bize dua etsen de kurtulsak artık'. Bu söz efendimizi rahatsız etti. Doğruldu ve şöyle buyurdu 'Sizden öncekilerden birine işkence ederler ve Allah ile Peygamberinden vazgeçirmeye çabalarlardı. Hatta bazılarının üzerine demir tarak konulur ve eti kemiğinden ayırırlardı da onlar dönmezlerdi. Acele etmeyin. Bu din her tarafa yayılacak.
Müslüman olduğunda yaşı 15 civarındaydı. Vefat ettiğinde yaşı 63'tü.
Biz nimete erdik, Hz. Mus'ab göremedi
Daha sonraki yılarda Müslümanlar çoğalıp şartlar değişince Şöyle derdi; Hz. Peygamber'le (s.a.v.) Allah için hicret ettik. Kimimiz meyveleri devşirdi, güçlü ve güzel günler gördü. Dünya nimetlerinden yararlandı. Kimimiz ise Mus'ab gibi- hiçbir şey görmeden ahirete göçtü. Bunu der ve ağlardı.
Hz. Ali mezarını ziyaret etti
Hayatı boyunca ciddi hastalıklar geçirdi. Kufe'de vefat etti ve Kufe'nin dışına gömüldü. Sıffın'dan dönen Hz. Ali yol üzerindeki bu mezar kimin, diye sordu. Hz. Habbab dediler. Büyük İmam atından indi. Uzun uzun dua etti. Sonra şöyle dedi; 'Allah sana rahmet etsin Habbab! Sabrettin. Acıya dayandın. Mertçe yaşadın. Siz ahirete gittiniz. Biz de yakında size geleceğiz.'
Allah'ın rahmeti Hz. Habbab'a olsun.